Değerli Hocamız Prof. Dr. Nephan SARAN tarafından kaleme alınan ve İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü''nün kuruluşundan günümüze kadar geçirmiş olduğu dönemi anlatan makalenin birinci bölümü sunmak istiyoruz.

Değerli Hocamızı saygıyla anıyoruz.
 
 
 
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
 
Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümünün
 
Kuruluşu ve Bölümün Temel Politikası
 
 
Yaşamın sürüp gittiği zaman içinde önemli olaylar nadiren kaydedilir. Bunlar günlük hayatın akışı içinde yaşanır, üzerinde konuşulur, tartışılır ve belki de ilgililerden biri tarafından gelişi güzel bir yerlere yazılır. Daha sonra önem kazanacak olan bu olaylar, yaşayanların belleklerinde canlandırılıp, biçimlendirilecek ve pek çok kişinin yaşamındaki önemi su yüzüne çıkacak ve geçmişten akıp gelen olaylar dizisi, bunların yaratıcısının manevi mirasçıları tarafından yeniden yazılacaklardır.
 
Yazık ki bellek kaydedilmemiş pek çok ayrıntıyı da yitirmiş olacaktır. O zaman, geçmişin kendileri için önemli olan bölümünü bilmeği isteyenler, bu bilgiyi edinmek üzere varsa eğer, yazılı kaynaklara başvurup merak ettikleri konu hakkında bilgi ve belge toplamayı isteyeceklerdir. İnsan davranışını ve toplum hayatını anlamada ve açıklamada, kültür boyutuna başvurmaksızın başarılı olunamayacağının bilincine ulaşıldığı günümüzde, üniversitelerimizdeki Antropoloji bölümlerinin kuruluş öyküleri de merak konusu oldu. İşte bu nedenle İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümünün yaklaşık kırk yıl (1960) önceki kuruluş hikayesini bilmek isteyenler için bellekler ve anılar yeniden gözden geçirilmiş ve Bölümün kurucusunun bulabildiğimiz mektupları, notları, kitapları ve makaleleri taranarak bu yazı hazırlanmıştır.
 
Yazıda Bölümün kuruluş hikayesi anlatılırken aynı zamanda, Sosyal antropoloji disiplininin, Atlantiğin iki yakasındaki gelişim serüvenine de kısaca değinilecektir. Konuyu bu biçimde ele almak ise bir zorunluluktur. Çünkü Bölümü kuran ve ana politikasını belirleyen Prof. C.W.M. Hart’in renkli yaşamı Avusturalya’da başlamış, eğitimi Sydney, Chicago ve Londra üniversitelerinde sürmüştü. İngiltere’de önemli bir akımın temsilcisi olan Radcliffe-Brown''nın yönetiminde doktorasını tamamlayan Prof. Hart, Toronto ve Wisconsin Üniversitelerinde antropoloji dersleri vermiş, 1953 yılında Amerikan vatandaşı olmuş ve 1959 Yılında ülkemize geldiğinde Avrupa’da, özellikle İngiltere’de ve ABD de gelişmekte olan, antropoloji disiplininin önde gelen temsilcisiydi, istanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesinde Sosyal Antropoloji bölümü kurulurken bu zengin özgeçmişin Bölümü etkilememiş olması düşünülemezdi.*

Edebiyat Fakültesinde Sosyal Antropoloji kürsüsünün kurulması konuşmaları 1958 yıllarında başlamış ve 12 Haziran 1958 tarihinde, Fakülte Dekanlığına üç imzalı bir yazı verilmişti. Bu yazının içeriği ilginç olduğundan, yazıyı bütünüyle almayı uygun gördüm.
 
"Edebiyat   Fakültesi   Dekanlığına,
Devamlı bir gelişme halinde bulunan memleketimizin gün geçtikçe içtimai bünyesinin değişmekte olduğu malumdur. Bu esnada Türkiye''de yüzyıllardan beri varlıklarını muhafaza eden tarihi ve mahalli bir çok kültür kıymetlerinin de değiştiği, hatta büsbütün ortadan kalktığı görülmektedir. Bunların medeniyet tarihi bakımından büyük bir değer taşıdığını izaha hacet yoktur.
Gerek bunları tesbit etmek, gerek teknik gelişmelerin neticesinde meydana çıkacak içtimai problemleri incelemek ilmi bir ihtisası icab ettiriyor. Bütün dünya üniversitelerinde olduğu gibi bizde de bu sahada çalışacak mütehassıs elemanları yetiştirmek üzere bir sosyal antropoloji kürsüsüne şiddetle ihtiyaç vardır. Zengin tarihi ve içtimai medeniyet unsurları ile dolu olan memleketimizde böyle bir kürsünün mevcut olmayışı yabancı bilim adamlarının da dikkatini çeken büyük bir eksikliktir. Bu kürsünün ihdası sosyoloji ve sosyal psikoloji sahalarını kuvvetlendireceği gibi Türk tarihi ve Türkoloji sahalarına da faydalı olacağı, Fakültemizce yapılması karar altına alınan kollektif araştırmalara da rehber vazifesini görecektir.
Meselenin    Profesörler    Kurulunda   müzakere    edilerek   bir   karara bağlanmasını   delalet  buyurulmasını   saygı  ile   rica  ederiz."


Prof. Mehmet Kaplan        Prof.T.Mengüşoğlu            Prof. M.Turhan.
 
 
Görüldüğü gibi Sosyal Antropoloji Kürsüsünün kurulması için ilk adımı atanların alanları Türkoloji, Felsefe ve Sosyal Psikoloji imiş. Yazının ilk satırları Sosyal Antropoloji kürsüsünden nelerin beklendiğine de ışık tutmaktadır. "Türkiye’de yüzyıllardan beri varlıklarını muhafaza eden tarihi ve mahalli bir çok kültür kıymetlerinin değiştiği, hatta büsbütün ortadan kalktığı görülmektedir. Bunların medeniyet tarihi bakımından büyük bir değer taşıdığını izaha hacet yoktur." Kurulması istenen kürsüden, açıkça beklenen şunlardır:

1.Kültür değişmelerini izlemek ve kaybolan kültür değerlerini saptamak
2.Değişmeler nedeniyle ortaya çıkacak problemleri incelemek
3.Diğer ilgili kürsülerle birlikte araştırmalar yapmak ve kolektif araştırmalara rehber vazifesi görmek.

Bu "diğer ilgili kürsüler" Sosyoloji, Sosyal Psikoloji , Türk Tarihi ve Türkoloji kürsüleridir. İlginç olan, yukarda belirtilen hususların sosyal antropoloji bilim dalının gelişmesinin belli bir devresiyle koşut olmasıdır.

7 Ekim 1958 tarihli bir dekanlık yazısından, Profesörler Kurulunun 4.VII.1958 de sosyal antropoloji kürsüsü kurulmasıyla ilgili olarak bir komisyon seçtiğini öğreniyoruz. Komisyon gerekçeli bir rapor hazırlamakla görevlendirilmiş ve şu isimlerden oluşturulmuş:
•H.Z.Ülken,
•M.Kaplan ,
•T.Mengüşoğlu,
•M.Turhan ,
•S.E.Siyavuşgil,
•Ali Tanoğlu ve
•M.Şevket İpşiroğlu.

Komisyon 12.2.1959 da toplanıp 4.3.1959 da raporunu veriyor. Raporda imzası olanlar ise sadece üç kişi; H.Z.Ülken, M. Turhan, T. Mengüşoğlu. Diğer üyelerin raporda imzaları yok. Yıllar sonra bu yazıyı yazarken Fakülte dosyalarından öğrendiğim bu gerçekle, M.Turhan''ın ve T. Mengüşoğlu''nun neden benimle daima ilgilendiklerinin yanıtını buldum. Sözünü ettiğim bu rapordan ilginç şeyler de öğreniyoruz. İlk olarak rapor sosyal antropolojinin konusunu, etnoloji ve etnografya ile ilişkisini ve yeni gelişmekte olan bu disiplinin yönteminden söz ediyor. Daha sonra 1914-1919 yıllarında, İstanbul Üniversitesinin modernleştirilmesi çabaları sırasında bir etnoloji kürsüsünün kurulduğunu ve bu kürsünün faaliyetleri arasında bir de etnografya müzesi oluşturulması çabası bulunduğunu ve daha sonra bu müzenin Ankara’ya nakledilip yeni kurulan Dil-Tarih ve Coğrafya fakültesine bağlandığına deyiniyor. Etnoloji kürsüsündeki Macar asıllı hocanın ülkesine dönmesi nedeniyle bu kürsünün kaldırıldığını da belirtiyor. 1945-1949 yılları arasında yeniden yabancı bir hoca tarafından Etnoloji derslerinin verildiğini ancak hocanın ayrılması nedeniyle derslere ara verildiğine işaret ediyor. Daha sonra raporda belirtildiği gibi, sosyal antropoloji derslerinin gerekli olduğuna inanıldığından 1954-1956 yıllarında Herskovitz ve Lovyie''nin notları ya da manuelleri izlenerek dersler yeniden, bu kez H.Z. Ülken tarafından, sosyoloji öğretimine bağlı olarak veriliyor.
 
Bu rapordan sonra konu, değişik tarihlerde, profesörler kurulunda tartışılıyor ve sosyal antropolojinin bir ders mi yoksa sertifika veren bir kürsü mü olacağı belirlenemiyor ve sonuçta 10.6.1959 tarihindeki kurul toplantısında Sosyal Antropoloji kürsüsünün kurulmasına karar veriliyor ve Rektörlük fakülte kararını 16 Temmuz 1959 da onayladığını bildiriyor.

Bu tarihten sonra Prof. Mümtaz Turhan, Uygulamalı Antropoloji Derneği (Society  for Applied  Anthropology)   Başkanı Dr. Sol Tax''a yazıp İstanbul Üniversitesi , Edebiyat    Fakültesinde Sosyal Antropoloji dersi vermek üzere bir antropolog istendiğini bildirir. Sol Tax yakın dostu ve ABD de pek çok yayım ile tanınmış Dr. Hart'' a konuyu açar ve üstelik Dr. Hart’ın her zaman savunduğu gibi "belirli bir kültürü incelemek için uzun süre o ülkede kalınması gerektiği" fikrinin de gerçekleşebileceğini söyler. Bu koşullar altında Dr. Hart teklifi kabul eder.

Sosyal Antropoloji dersleri, Edebiyat Fakültesinde 1959 Kasımında Dr. Hart tarafından verilmeye başlanır. Büyük ilgi gören bu derslere sosyoloji, psikoloji ve sosyal psikoloji öğrencileri devam ederler. Ancak o tarihte verilen derslerin hangi sertifika içinde sayılacağı ve kürsünün hangi bölüme bağlanacağı belirsiz olduğundan, öğrenciler oldukça huzursuz bir dönem geçirirler. Aslında bu huzursuzluğu Dr. Hart da yaşar. Bir süre İngilizce verilen dersleri çevirecek kimse bulunamaz. Öğrenciler devam ettikleri derslerin sayılmayacağı korkusunu hocalarına da yansıtırlar. Sonuçta Dr. Hart 15 Nisan 1960 da Sosyal Antropoloji ve Etnoloji adlı bir sertifika vermek üzere Dekanlığa başvurur. Konuyu incelemek üzere kurulan komisyon, Kürsü Başkanının teklifini uygun ve yerinde bularak "Sosyal Antropoloji ve Etnoloji " adlı müstakil bir sertifika ihdas edilmesi teklifini Genel Kurula arzetmeye oybirliği ile karar verir. Komisyon raporunu imzalayanlar T.Mengüçoğlu, M.Ş. İpşiroğlu, A.H. Ardel, A.Ateş ve A. Erzen dir.

1.VI.1960 tarihli Genel Kurulda yapılan görüşmeler sonunda, Dekan, "Sosyal Antropoloji ve Etnoloji adlı müstakil bir sertifika ihdas edilmesi" teklifini oya koyuyor ve bu sertifikanın Fakültemiz Lisans Yönetmeliğinin birinci ve ikinci tablosunda, yani hem serbest hem de öğretim lisansı veren bir bölüm olarak kabul edilmesi teklifi, oybirliği ile kabul ediliyor. Böylece Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü 1960-1961 ders yılına tezli öğrencisi olan müstakil bir Bölüm olarak giriyor.
 
Dr. Hart''la benim tanışmam, bölüme asistan olarak girmem bir dizi rastlantı zinciri oluşturur. Üniversiteyi Ankara Hukuk Fakültesinde bitirip avukatlık stajını tamamlayıp, iki yıl avukatlık yaptıktan sonra kriminolojiye merak sararak, Saint Louis Üniversitesi(ABD) Sosyoloji bölümünde evvela M.A. daha sonra da doktoramı tamamlayarak ülkeme dönmüştüm. İstanbul benim için yabancı bir yerdi. Ancak bunca eğitimden sonra hiçbir şey yapmamayı da düşünemezdim. Eski bir baba dostu beni bir fikir almak üzere, Edebiyat Fakültesindeki bir dostuna gönderdi. O da beni Profesör Mümtaz Turhan''a yolladı. Profesör Mümtaz Turhan,elimdeki belgeleri inceledikten sonra beni "bir Amerikalı hocayla tanıştıracağını" söyleyip kendi odasının yanındaki 239 numaralı odaya götürdü. Sanırım 1960 Kasım ayının başlarıydı. Dr. Hart, kapının Sol tarafındaki masada oturuyordu. Beni karşısındaki iskemleye oturttu ve Saint Louis Üniversitesinden aldığım tüm evrakı inceledi ve gülerek "uzun zamandan beri ilk defa okuyup da anlayabildiğim bildik kağıtlar" diye şaka etti. Antropoloji derslerini kimden aldığımı sordu ve hocamı tanıdı. Profesör Hart’ın Avusturalya kökenli olduğunu o tarihte bilmediğim için aksanı bana biraz değişik geldi. Bana bir hafta sonra, "Sosyal Bilimlerde Değişen Araştırma Yöntemleri" ile ilgili bir tebliğ verip veremeyeceğimi sordu, verebilirim dedim. Gelirken doktora tezimi de getirmemi istedi. O gün derste neler anlattığımı hiç hatırlamıyorum. Fakat dersten sonra, hocanın kürsüde asistanlık kadrosunun olmadığını ve bu nedenle de şimdilik ücretsiz çalışmam gerektiğini söylediğini iyi anımsıyorum. Ama bu benim için sorun değildi ve ben haftada iki gün Fakülteye gitmeye başladım. Asistan olarak tayinim 31 Mart 1961 de yapıldı. Profesör Hart’ın benim asistanlık kadromu nasıl sağladığını bugün hala bilmiyorum.

Bölümdeki derslerden ve daha sonra Bölümde yürütülen araştırmalardan söz etmeden önce Prof. Hart’ı iyi tanımamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümünün temelinde, Hocanın kişiliğinin ve antropoloji bilim dalını nasıl gördüğünün izleri vardır.

Avusturalya''da 1905 Yılında doğan C.W.M. Hart ,1953 yılında Amerikan vatandaşlığına geçmiş, Sydney, Chicago ve Londra üniversitelerinde eğitim görmüş, İngiltere’de Radcliffe-Brown''ın öğrencisi olmuş ve onun yönetiminde doktorasını yapmıştır. Daha sonra London School of Economics’de , Toronto ve Wisconsin Üniversitelerinde antropoloji dersleri veren Dr. Hart bir süre Society for Applied Anthropology’nin başkanlığını yapmış ve 1949 -1952 yılları arasında American Anthropologist''in editörlüğünü yürütmüştür. Kuzey Avusturalya Tiwi''leriyle ilgili makaleleri ve "The Tiwi Of North Australia" adlı bir kitabı ve Kanada''da çeşitli endüstri toplumlarının sosyal organizasyonlarıyla ilgili alan çalışmaları vardır.

İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Antropoloji Kürsüsünde, 1959 yılının olasılıkla Aralık ayında ders vermeye başlamış olmasına karşın Dr. Hart’ın, Üniversite ile sözleşmesi, 3.8.1960 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararıyla kesinleşmiştir. İlk olarak üç yıllık bir süre için yapılan sözleşme daha sonra iki defa yenilenmiştir. Eşinin ve   kendisinin   sağlığının   bozulmuş   olması   nedeniyle Profesör Hart, 1969 yılının son baharında ülkemizden ayrılmaya karar vermiş ve hava alanında, kalabalık bir öğrenci gurubuyla uğurlanmıştır.

Dr. Hart''ı son olarak Chicago ''da 1973 Eylülünde yapılan IX. Antropoloji Kongresinde gördüm. Beni, Kongre Başkanı Sol Tax''a "Türkiye’deki sağ kolum" diye tanıştırdı. Sağlığı iyi görünmüyordu. Eşini kaybetmiş olması belli ki onu çok yıprandırmıştı. Tekrar İstanbul’a gelir misiniz diye sordum, "Gelirim, ama çok işe yaramam" dedi ve 1976 yılında son asistanından aldığım bir mektupla ölüm haberi geldi.
 
Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü Dergisi’nin 1971 yılında yayımladığı ilk sayısında, Profesör Hart’ın, Edebiyat Fakültesinde verdiği "İlk Ders" yayımlandı. Dr. Hart’ın burada belirttiği gibi, "Antropoloji ne felsefe, ne psikoloji ne de sosyolojiyle aynı şeydir. Bütün bu bilim dallarıyla yakın ilişkisi vardır ve her birine bir katkıda bulunabilir." Ancak şu husus belirtilmelidir ki sosyal bilimlerde <konu> bölünmesi yoktur. Psikoloji, sosyoloji, antropoloji, ekonomi, tarih, felsefe gibi bilimler aynı fenomeni, yani insan davranışını incelerler. Aralarındaki farklar konuyu ele alış noktalarının değişik olmasıdır. Bir futbol maçını ele alalım: Ortada bir takım oyuncular oyunlarını sürdürürler; tribünlerde ise çeşitli seyirci gurupları vardır ve bunlar birbirlerinden ayrı yerler de, bölümlerde otururlar ve oyunu ancak oturdukları yerin görüş açısından seyrederler. Bu yüzden de her gurup oturduğu yere göre oyunu daha değişik bir biçimde görür. İşte sosyal bilimlerde de böyle olmaktadır. Ortada insan davranışı süregelir. Bu davranışsa bazen psikolojik, bazen ekonomik bazen de antropolojik davranış olarak bir takım kısımlara ayrılmamıştır. Her zaman ve yalnızca davranıştır; insanlar içlerinden geldiği gibi hareket ederler istedikleri ya da zorunlu oldukları şeyleri yaparlar. Oyuncuları seyreden ve gördükleri hareketleri anlamaya çalışanlarda ait oldukları yere göre kendilerine ayrılmış koltuklarda oturanlarda sosyal bilim adamlarıdır. Hiç biri ortada olup bitenleri kesin olarak bilmez ama hepsi de biliyormuşçasına konuşurlar. Oyunlar hakkında her biri eve kendi gördüğü oyunun gerçekten oynanan oyun olduğuna ve kendisininkinden başka görüşlerin yanlış, ya da yetersiz olduğuna inanmış olarak döner.

İnsan davranışını anlama oyununda kimin nereye oturduğunu anlatmak için zamanımız oldukça dar, onun için üç noktayı, kabaca da olsa, belirtmekle yetinelim. Bir uçta, yalnızca sezgilerine önem veren ozan ve sanatçılar, karşı uçta da tüm insan davranışının fiziksel yapı ve kimyasal bileşimle belirlendiğine inanan fizyolog ve biyokimyacılar yer alır. Yukarda, göklerde bir yerde de «davranışlar alanının» üzerine balonlarla sarkıtılmış olarak düşünebileceğimiz felsefeciler vardır. Bunlar bazen o kadar yükseklerdedirler ki oyuncuları göremezler bile. Uçlardan birini ozanlar ve sanatçıların, diğerini fizyologların üçüncüsünü de göklerdeki felsefecilerin tuttuğu bu üç buutlu alanda psikologlar, antropologlar iktisatçılar ve tarihçilerin belirli yerleri vardır. Size en iyi koltukların hangileri olduğunu söyleyecek değilim, böyle bir şey çok cüretkar bir davranış olurdu. Yalnız benim her zaman antropologlara ayrılmış olan koltuklarda oturduğumu söylemek isterim.

Profesör Hart’ın dokuz yıl boyunca çevirdiğim derslerinden, seminerlerinden ve bölümde yürütülen araştırma faaliyetlerinden, Antropolojinin gelişim hikayesini öğrendik. Bu gelişmeyi en yetkin biçimde izleyebildiğimiz makalesi ise 1957 yılında Howard Becker ve Alvin Boskoff ''un düzenlediği " Modern Sociological Theory" adlı kitapdeki "Cultural Anthropology and Sociology" adlı yazısıdır. Dr.Hart bu makalesinde İngiltere’de, özellikle ABD de, 1. Dünya Savaşından sonra izlenen, Antropolojinin gelişim hikayesini ve bu gelişmeyi etkileyen değişik kuramsal akımları özetlemiştir. Hart'' a göre 1948’lere kadar antropolojide saptanan gelişimin ve değişimin önemli bir bölümü fiziksel antropoloji ve arkeoloji alanında görülmüş sosyal içerikli antropoloji olarak nitelenen sosyal antropoloji ya da kültürel antropolojide büyük değişmeler saptanmamıştır. Şöyle ki, son yıllarda yayımlanan üç önemli kitap, Linton''un "Tree of Culture", Coon''nun "Story of Man " ve Howells''in "Back of History" adlı kitapları, yıllar önce yayımlanmış olan Ronald B. Dixon’un, Kroeber''in ve Alman etnologların kitaplarından hiç farklı olmayıp, hepsi dünya kültür tarihi ile ilgili yayınlardır. Sözü edilen yukardaki bu üç kitabı, 1928 de yayımlanan Dixon''un "Building of Cultures" adlı kitabı ile karşılaştırırsak görürüz ki ne teoride ne ilgilenilen problemde ne de zihinsel işleyiş de hiç farkları yoktur. Hepsinin ilgi alanı doğrudan doğruya geçmişte ne olduğudur. Özellikle yazının icadından önceki devirlerde ve bölgelerde, tarihi yeniden inşa etmek, temel kaygılarıdır. Bu tutum, Kroeber''in ABD de kültürel antropolojiye hakim olduğu devrede iyice duyumsanır. Çünkü Kroeber için kültürel antropoloji, kültür tarihinden başka bir şey değildir.
 
(A.L.Kroeber, Anthropology (New York, 1923 and New York,1948);R.B.Dixon,The Building of Cu/tures(New York,1928);C.S.Coon, The Story of Man(New York,1954); W.W.Howells,Back of History (New York,1954);Ralph Linton, The Tree of CWtures(New York, 1955))
 
1926 ile 1936 yılları arasında Amerika’da antropoloji alanında, kültür tarihi tipindeki çalışmalardan hoşnutsuzluk işaretleri görülmeye başlamıştı. Ancak, "tarihin yeniden inşası tipindeki çalışmanın yerine ne konulacağıda pek belli değildi. İşte bu sıralarda Boas’ın etkisiyle, Amerikan yerlilerinin kültür tarihini alanda incelemek, Wissler ve Kroeber''in ilgi alanı oldu ve Amerikan yerlileri ile ilgili pek çok çalışma bu sıralarda yapıldı. 1927-1928 lerde ise Amerikan antropologları bir taraftan psikoloji ağrlıklı makaleler yazarken öte taraftan kültür tarihi tipindeki çalışmaları kısmen terk ettiler ve Herskovits Afrika’ya, Mead ise Samoa''ya kültür tarihi ile hiç ilgisi olmayan araştırmalara yöneldiler. 1930 larda kültür tarihi tipindeki çalışmalara asıl tepki, bir İngiliz antropologu olan Radcliffe-Brown’dan geldi. Chicago Üniversitesine davet edilen Radcliffe-Brown genel olarak kültür tarihi tipindeki çalışmalara ve özellikle Amerikan kültür tarihi çalışmalarına şiddetle karşı çıkarak, antropolojide önemli bir ekolün, strüktürel-fonksiyonel akımın kurucusu ve savunucusu oldu. 1926 ile 1936 yılları arasında kalan bu önemli devrede Amerikan antropolojisinde üç önemli ilgi alanı saptanabilir: Boas-Wissler-Kroeber geleneğini izleyen kültür-tarih tipindeki çalışma alanı; Radcliffe-Brown''ı izleyen ve Chicago Üniversitesince savunulan fonksiyonalizm; ve kültür-kişilik ilişkisi alanı. Bu üç ilgi alanı içinde yapılan tüm çalışmalarda aranan iki temel özellik vardır ki bu özellikler, sosyal bilimler içinde antropolojiye farklı bir yer sağlar; bunlardan ilki mutlaka alanda çalışma zorunluluğu, ikincisi ise doğa-tarihi geleneği. Yukarıda belirtilen üç alanla ilgili herhangi bir çalışmada, yapılması gereken mutlaka "alana çıkmak" ve inceleme yapılan "kültürü betimlemek"tir. Antropolojinin diğer sosyal bilimlerden örneğin sosyolojiden önemli farkı, temelindeki "doğa bilimleri" geleneğidir. Nasıl ki botanik, zooloji ya da jeoloji dünyanın her yerinde varolan bitkilerin, hayvanların ya da doğal formasyonların betimlemesini yapıyorsa, antropologun da profesyonel sorumluluğu, incelediği gurubun tüm yaşama düzenini yani kültürünü betimlemektir. Yukarda belirlenen üç ana ilgi alanıyla bağlantılı olarak, hangi konu incelenirse incelensin, "alanda çalışmak'' ve incelenen özel konu ne olursa olsun, konu ile ilgili " kültürü en yetkin biçimde betimlemek" kültürel ya da sosyal antropolojinin ayrılmaz parçasıdır.

Kuşkusuz zaman içinde çeşitli ara durumlar ve çalışma alanında gelişmeler olmuştur: Margaret Mead bazı çalışmalarında psikolojik bulguları fonksiyonel analizlerle tamamlamış, Linton yaşamı süresince yukarda sözü edilen üç ilgi alanı içinde gidip gelmiş, Murdock Social Structure adlı eserinde üç alanı da ilgilendirebilen konulara değinmiştir.

II. Dünya Savaşı’nın ve savaş sonrası baskıların antropolojiye etkisi ilginç oldu ve bazı çevreler bu bilim dalının, uygulamalı bir disiplin olması gerektiğini, savundular. Bu fikirler "Society  for Applied Anthropology" (S.A.A.)nin kuruluşunu sağladı. Dernek hızla büyüdü ve gelişti de; fakat antropolojinin hangi alanlara ve sorunlara uygulanacağı konusu belirlenemedi. Ancak üyelerin hemen hepsi antropolojinin daha "pratik" ve "her hangi bir şeyi gerçekleştirmede daha faydalı" olması gerektiğini savundular. Bu antropologların büyük bir bölümü usta araştırıcılar da olduğu için, kendi ilgilendikleri konularda, pek çok yararlı araştırma yaptılarsa da bu çalışmaların teorik antropolojiyi etkilediği söylenemez.

S.A.A. üyesi antropologların önemli bir özelliği de kabul edilmiş (yürürlükte olan) antropolojik kültür kavramını şiddetle eleştirmeleridir. Bu antropologlar yaşayan insanı (halkları) inceledikleri için ve de tüm uygulama sorunları ortak özelliklere sahip olduğundan, Kroeber, Boas, Linton ve diğerleri tarafından geliştirilmiş "kültür" kavramını ve tanımını çok mekanik ve kişisellikten uzak bulmuşlar ve uygulama alanında faydalı görmemişlerdi. Söz edilen kültür kavramına karşı duyulan bu güçlü doyumsuzluğun doğuş nedeni ise, insan davranışının karşılıklı etkileşim sonucu yapılandığı duygusuydu. Başka bir deyişle, tek tek bireyler arası etkileşimden ziyade, insanlar arasındaki karşılıklı etkileşim nedeniyle, ya da kültürlerarası etkileşim sebebiyle, insan davranışı yapılanır, inancındaydılar. Bu yapılanma ise psikolojik olmayıp bir durumla ilgilidir. Bu sonuç onları Radcliffe-Brown ve İngiliz fonksiyonalistlerin sosyolojik anlayışına doğru yöneltti. Homans''ın “The Human Group" (New York,1950) Whyte''ın "Street Corner Society" (Chicago,1943) adlı çalışmaları bu eğilimi yansıtan örneklerdir. Bu araştırmalarda görüldüğü gibi "kültürel" ve "sosyal" ayırımının pek de anlamı kalmamıştı.

Alan çalışmalarının bu yeni gelişimi antropoloji teorilerini önemli biçimde etkiledi. İlk olarak, antropologların geleneksel inceleme konuları olan ilkellerden yavaş yavaş uzaklaşılıp "az gelişmiş bölgelere" doğru kaymalarına neden oldu. Bu bölgeler ise daha sofistike daha karmaşık kültür yapılarına sahipti. Böylece antropolojik alan çalışmaları "kabile" çalışmaları ya da ilkel gruplar incelemeleri olmaktan göreceli olarak uzaklaştı. Buna koşut olarak "köy araştırmaları" "köy kültürü" çalışmaları devreye girdi. Redfield''in  Folk-Urban continuum (Kırsal -kentsel devamlılık) teorisi, Oscar Lewis ve diğerlerinin "köylü kültürleri" tipindeki çalışmaları yaygınlaştı. Bu yeni araştırma alanının antropolojiye ne kazandırdığı tartışılabilir, ancak "sosyal ve kültürel yapı" kavramı üzerindeki teorik düşünce yapısını önemli biçimde etkilediği ve değiştirdiği de bir gerçektir.
 
Az gelişmiş ülkelerde ve köy toplumlarında yapılan alan çalışmaları kuşkusuz antropolojik teorilere yeni boyutlar da kazandırdı. Ancak bu yeni alan çalışmaları ile antropologlar, ekonomistlerle, siyasal bilimcilerle ve sosyologlarla aynı alanları paylaşmak zorunda kaldılar ve statik kültür teorisi anlayışından "sosyal ve kültürel değişimler" süreci alanına yöneldiler. Bu alan ise, antropoloji literatüründe ayrıntılı ve en bol "case-studies" (örnek vak''a) çalışmalarının bulunduğu ve yapıldığı alandı ve antropologlar bu alanın ustalarıydılar.
 
*Bu yazının bir bölümü, Antropoloji Derneği BULTENI''nin Aralık 1997 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Resmi yazıların tamamı, Edebiyat Fakültesinin ilgili dosyalarından Prof. Dr. Taylan Akkayan tarafından derlenip bana ulaştırılmıştır.
Positive SSL