Ülkemizde yükseköğretim programlarına öğrencilerin seçildiği ve tercihlerine göre yerleştirildiği Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’ne (ÖSYS) her yıl 2 milyonu aşkın aday başvuru yapıyor. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sınavında başarılı olan adaylar Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) katılma hakkını kazanıyor.

Bu aşamaya ulaşabilen adayları bekleyen ve üzerinde durulması gereken önemli bir konu ise tercih yapma aşamasında ortaya çıkıyor. Hangi üniversiteye ve/veya hangi bölüme tercihlerde yer verileceğini belirleyen pek çok unsur artık devreye giriyor. Son noktada ise adayların yerleştirildiği bölümlerin ilanı ile birlikte bir sene sonra ki sınavın hazırlıklarına başlanıyor.

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) geçtiğimiz günlerde adayların tercihlerinden hareketle hazırlanan bir çalışmaya web sayfasında yer verdi. “2016-Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi Adayların Yükseköğretim Programlarına İlişkin Tercihleri Kitabı” isimli çalışmada üniversitelerimizdeki antropoloji bölümlerini tercih eden adayların izlerini araştırdık.

2016 ÖSYS’de 1.3700.000 aday tercih yaptı ve bu adayların yaklaşık 962.000’i bir yükseköğretim programına yerleşti.

Üniversitelerimizdeki antropoloji bölümleri ise LYS aşamasında 12 program dahilinde adayların tercihine sunulurken 11 program ek kontenjan döneminde de adayların tercihlerindeki yerini aldı.

Merkezi Yerleştirme (LYS Sonrası) ve Ek Kontenjan sonrasında antropoloji bölümlerini tercih eden adayların programlara yerleşim oranı ortalama %10.7. Bu oran Merkezi Yerleştirme aşamasında %11.6 olurken Ek Kontenjan aşamasında ise %6.5 olarak karşımıza çıkıyor.

Merkezi Yerleştirmede ilk tercihini antropoloji bölümlerinden yana kullanan adayların %40’ı başarılı olarak ilgili programlara yerleşti. İkinci tercihinde antropoloji bölümüne yer veren adayların programa yerleşme oranı %18.5’te kalırken üçüncü tercihinde antropoloji programlarına yerleşen adayların oranı ise %17 oldu.

Tercih sıralamasında antropoloji programlarına onuncu ve sonraki sıralarda yer veren adayların sayısının oldukça yüksek olması ise (ortalama %52.3) üzerinde durulması gereken bir başka önemli sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Bu kategorideki adayların yerleşim oranı Merkezi Yerleştirme’de %6.9, Ek Kontenjan aşamasında ise %4 olarak gerçekleşiyor. (Antropoloji bölümlerinin kimine göre bir stepne kimine göre ise denize düşenlerin sarıldığı bölüm olduğu fikrini destekleyen bir sonuçla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.)

Peki söz konusu bu oranlar toplamda ne kadarlık bir tercihi kapsıyor? 5181.

Evet yanlış okumadınız!.. Sadece ve sadece 5181 tercih!..

Antropoloji bölümlerine yerleşen aday sayısı ise toplam 556.

İçinde bulunduğumuz dönemin koşulları dünyamızın, ülkemizin ve insanımızın antropolojiye ne kadar çok ihtiyacı olduğunu düşündürse de rakamlar bunun böyle olmadığını üzücü bir biçimde gözler önüne seriyor.

Yaklaşık 1.5 Milyon adayın tercih yaptığı bir sınavın sonrasında toplamda 17.5 Milyon civarında tercih yapılıyor. Tüm tercihlerin içerisinde antropoloji bölümlerine olan talep ise yalnızca 5181. Diyebilirsiniz ki ne kadar tercih yapılmasını bekliyordunuz? Onbinler, yüzbinler, milyonlar? Böyle bir beklentimiz yok kesinlikle. Kabaca bir hesaplama ile bölüm kontenjanlarının on katına yakın bir tercih söz konusu. Gönül isterdi ki bu sayı en azından birkaç kat daha fazla olsun.

Ortaya çıkan sonuç, öncelikle akademisyenlerimizin, mezunlarımızın ve bu alana gönül verdiğini söyleyen kişilerin, antropolojinin hem akademik camia nazarındaki hem de halkımızın nazarındaki durumunu tekrar tekrar ele almalarını gerektiriyor. Sonuçlar bariz bir biçimde antropolojinin ne kadar bilindiğinin (aslında bilinmediğinin) önemli bir göstergesi.

Tercih dönemlerinde öğrencilere yardımcı olan kişilerin (ünvanı önemli değil) “ne yapacaksın bırak o bölümü, kafatasçı olup işsiz mi kalacaksın” şeklindeki yönlendirmelerinden tutun da profesör ünvanına sahip hocaların kitaplarında ırk bilimi başlıklı atıflara kadar üzerinde durulması gereken çok şey bulunuyor. Sıra sokaktaki adama geldiğinde ise ya kulaktan dolma bilgiler ya da bugünün bilirkişisi olan internet arama motorlarına yansıyanlar ile karşı karşıya kalıyoruz.

Kısacası öncelikli sıkıntımız, kendimizi anlatamamak…

Kendimizi anlatamadığımız için ne mi oluyor?

Ortalıkta gezen yarım yamalak / yanlış bilgiler günden güne giderek artıyor. Antropolojinin kültürel boyutu dikkatlerden kaçarak kafatasçı-ırk bilimi mottosu zihinlerdeki yerini sağlamlaştırıyor.

Özel sektörede antropoloji mezunlarının çalışabileceği iş alanları diğer bölümlerin mezunları tarafından dolduruluyor veya öncelikle onlar tercih ediliyor.

Devlet kadrolarında görev almak isteyen mezunların özellikle KPSS aşamasında yaşadığı kadro sorunu giderek bir girdaba dönüşüyor. Beklenen o kadro açıklanmıyor, açıklanamıyor belki de hiçbir zaman açıklanmayacak bir hal alıyor.

Akademik kadrolarımız da bu durumdan payına düşeni alıyor. Bazen kapılar yalnızca aşındırıldığı ile kalıyor. Kadrolarımız ister istemez yaşlanıyor ne yazık ki. Dolaylı bir şekilde insan kaynağımıza yatırım yapamaz hale geliyoruz. Üniversite bütçelerinden bölümlerimize düşen paya ise hiç değinmiyorum.

Paylaştıklarımıza herkesin kendince ekleyecekleri olacaktır.

Aynı şekilde aranılan çözüm için de söylenecek çok şey var.

Önceliğimiz, camiamızın gerçek anlamda birliğini sağlayarak, birlikte çalışmak ve birlikte hareket etmek olmalıdır. Özellikle bu konuda kaybedecek vaktimizin kalmadığı aşikardır.

Camiamız gerçek anlamda birlikteliği sağladıktan sonra ne kadar büyür ve güçlenirse varlığımızda her alanda o kadar fazla hissedilecektir. Yoksa, sonuç ortada...

Murat BABADALI