Sosyal bilim dallarının en genci olan antropolojinin ne olduğunu veya ne olmadığını anlatabilmek için pek çok tanımdan yararlanabiliriz. Fakat bir antropologun söylediği şu sözler bu dünyaya gönül verenlerin düşüncelerini en iyi biçimde açıklamaktadır: "Antropoloji antropologların sahada yaptıklarıdır. Bir antropologun pabuçları çamurlu olmalıdır."

Bu sözler ilk başta bu alan hakkında ayrıntılı bilgisi olmayan kişiler için bir anlam ifade etmeyebilir. Fakat burada amacımız sıkıcı tanımlama ve açıklamalara yönelmeden bu sosyal bilim dalını ve bu dünyaya gönül verenlerin gerçekleştirdiği çalışmaları elimizden geldiğince sizlerle paylaşmaktır. Günümüzde gelişen bilim dalları arasında yerini almakta olan antropolojinin geçmişini insanların yeryüzünde dolaşmaya başladıkları ana kadar geri çekersek hata yapmış olmayacağımız kanısındayız. İnsanoğlu yeryüzünde görülmeye başladığı andan itibaren binlerce yıl sürecek olan bir bayrak yarışını başlattığının farkında değildi. Yaşı milyarlarca yılla ifade edilen dünyamızda bizler yaklaşık olarak son 4 milyon yıllık dönemde yaşamaya başladık. Primat atalarımızdan modern insana kadar süregelen yarışta bizler şu an sahip olduğumuz bayrağı sonraki nesillere devredeceğiz. Onlar da daha sonraki nesillere... Geçmişimiz hala bazı karanlık noktalarla dolu... Gelecekte ise neler olacağını tahmin edebildiğimizi söylesek bile acaba bu işte ne kadar başarılı oluyoruz? Son birkaç yüzyıl içerisinde fen bilimlerindeki ilerleme ve buna bağlı olarak ortaya çıkan teknolojik gelişmelere baktığımız zaman sanki çok fazla yol katettiğimizi düşünüyoruz. Acaba gerçekten öyle mi? Eleştirel bir gözle dönüp geriye bakacak olursak bir arpa boyu yol alıp almadığımızı görebiliriz... Ama şunu inkar edemeyiz ki, yaşamayı başarabilen atalarımızın yaktığı ateş sayesinde bugünlere ulaşabildik. Bizleri biz yapan bir çok değer ister farkında olalım, istersek olmayalım verilen yaşam mücadelesinin sonunda ortaya çıktı. İnsanoğlunun insan olabilmek için verdiği mücadelenin her anı, kazanılan başarılar veya başarısızlık olarak kabul edilen başarılarımız da dahil olmak üzere her şey antropolojinin alanı içerisine girmektedir. Biz antropolojinin, bilinmeyen başlangıcından günümüze kadar gelen süreci içerisinde insanlar tarafından fark edilerek veya fark edilmeden gerçekleştirilen, gerçekleştirilmekte olan ve gerçekleştirilecek bütün davranışları içine alan bir sosyal bilim dalı olduğunu düşünüyoruz. Fiziksel antropoloji ile biyolojik özelliklerimiz mercek altına alınırken, sosyal ya da kültürel antropolojinin başlığında topladığımız alt dallarla toplumların ve kültürlerin maskelerinin gerisinde yatan gerçekler araştırılmaktadır. 19. yüzyılın başlarında adı sıkça telaffuz edilmeye başlanan antropoloji, insan bilimi olarak açıklanmaktadır. İlk başlarda ilkel toplulukların yaşamı üzerine odaklanan antropologlar giderek batı toplumları ve kırsal alanda yaşayan grupların üzerinde yoğunlaşmıştır. Birbirinden farklı coğrafyalarda farklı maskeler altında yaşanan gerçeklerin nedenlerini araştıran antropologlar gizemli olarak görülen fakat incelendiği zaman hiçte öyle olmadığı anlaşılan konuların peşinden koşuyorlar ve her zaman koşacaklar... Araştırma konularını bizzat belirleyen, saha olarak nitelendirilen “dünya” üzerinde hangi konu hakkında olursa olsun gerektiğinde canı uğruna veri toplayan bizler, kendimize has yöntem ve teknikleri kullanarak yüzyıllardır siren sis perdesinin gerisinde yatan gerçekleri aydınlatmaya çalışıyoruz.

Söz konusu olan gerçekleri gün ışığına çıkartabilmek için başvurduğumuz en basit yol bir alan araştırması yapmaktır. Antropologları, saha ve masabaşı antropologu olarak ikiye ayırırsak bunun hiçte hatalı bir yaklaşım olmadığını görürüz. Çünkü, birtakım sosyal teorilerin ortaya konabilmesi için yapılan araştırmalardan yararlanılması gerekmektedir. Bazı meslektaşlarımız özellikle alan araştırmalarına yönelmiş olup teorik yaklaşımlar üzerinde çalışan masabaşı antropologlarına yardımcı olmaktadır. Bize göre, bir antropologun her iki alanda da çalışmalar yapması gerekmektedir.

Bu sitenin hazırlanmasındaki temel amaç, genç bir sosyal antropolog olan H. Murat BABADALI’nın 1999 yılı sonbaharında ekip arkadaşı ile gerçekleştirmiş olduğu ve konusu Burdur İli’nin Çavdır İlçesi’ne bağlı olan Kayacık Köyü’nün sosyal, kültürel ve ekonomik yönleriyle incelenmeye çalışıldığı alan araştırmasını sizlere tanıtmak ve elde edilen veriler ışığında ortaya çıkan bilgileri paylaşmaktır.

Positive SSL